16 Ocak 2014 Perşembe

tanrı yoksa her şey mübahtır

annemin 9. ölüm yıl dönümünde birine aşık oldum ben, olur öyle bazen, üst üste gelir işte.
anlatıla anlatıla eskimiş bir hikayeydi o ölüm, onu anlattığımda yine ''annene içiyorum bu akşam'' dedi güldü, hep gülüyor, gülmek en çok ona yakışıyor, sakalından belli olmuyor ama içine gömülesi bir gamzesi var. kimse görmüyor ben görüyorum. 
dışarıda kahve içmekten hiç haz etmem evde de içmem, ben zaten kahve içmem, içtiği her kahveye ortak oluyorum ama sonuçta o kahveyi mutluluk içinde içiyoruz, kahve bana kötü gün içkisi gibi gelirdi, değilmiş. iki kahve alıyor ama ben yine de onunkinden içiyorum. 
raskolnikov ''“tanrı yoksa her şey mubahtır. hiçbir şeyden sorumlu değilim....  tanrı yoksa kim ne diyebilir? kendi dünyamı kurmak zorundayım.” dediğinden beri umutsuzca inanmaya çabaladım, ya bir tanrı yaratmalı ya da bir dünya kurmalıydım. kurduğum dünyalar halihazırda üstünde yaşadığımdan daha iyi değildi, vazgeçtim. içinde çok güzel konuşurum da bir türlü konuya giremem ben, konuya o kadar güzel giremem ki konu unutulur da o anki halim yeni bir konu haline gelir, derdimi anlatabilecek kadar ağlarım bir de, ağladım da o akşam o öptü ben ağladım, laf aramızda çok güzel öpüyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder