16 Haziran 2011 Perşembe

Tanrı'm, bize iki çay lütfen!..

başlığa bakıp da bu kız ne kadar da saçmalıyor, demeyin lütfen.. önce bir okuyalım.. acayip hoşunuza gidecek.. eminim.. benim gitti çünkü..


tanrı nedir, ne değildir, soruları yıllardır benim de kafamı kurcalar durur.. ama okuduğum bir kitaptaki tanrı tanımlamasından sonra artık ''evet, tanrı tam da budur!..'' diyebildiğim için içim rahat dostumlarım.. (meraklısına kitabımız; Mike Dooley - LOST)


  Tanrı evren'i yarattıktan sonra, son derece mutlu bir şekilde yaratımını seyrediyordu. .Sonsuz bir boşluk, uçsuz bucaksız bir evren.. İstediği zaman istediği yerde olabilir, istediği gibi Evren'i küçültüp büyütebilirdi.. Zaman denilen kavramıda henüz yaramadığı için, sonsuzdan gelip sonsuza gidiyordu.. Derken bir gün, bunu ne kadar sıkıcı olduğunu fark etti ve biraz daha 'değişik şartlar' yaratmak istedi.. Kendi gücünü, yaratıcı gücünü tekrar tekrar fark edebilmesi, bu OYUNU daha keyifli bir hale getirecekti..

 (sakın şaşırmayın, bilgisayar oyunu oynarken yaptığımız hiç de bundan farklı birşey değil.. Bir bölümü bitirip hemen daha zor olan diğerine atlamak, oyunu en keyifli kılan şeydir..) oyunu daha keyifli bir hale getirebilmek için kendine ilk yarattığı engel, gezegenler oldu.. Böylece koca boşluk içinde ilk defa 'madde' var olmuştu.. büyük bir zevkle yarattığı gezegenlere bakmaya devam ederken, bir şeyi fark etti.. Bu gezegenlerin üzerinde olmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmiyordu.. Yukarı yıldızlara bakmanın, nefes almanın, var olmanın ne olduğunu hala deneyimlememişti.. Gezegenlerin üzerinde var olabilecek canlıları yaratmaya başladı, AMA BİR EKSİK VARDI.. hala yalnızca dışardan bakan bir gözlemciydi.. Kendini, yarattığı her canlı varlığın içine yerleştirdi.. işte bu YAŞAM denilen deneyimi tam olarak anlayabilmek için küçücük bir değişiklik yaptı: Her doğan canlının içine kendini yerleştirdi, ama onların bunu unutmasını sağladı.. Böylece tanrı olarak -tanrı olduğunu bilmeden - hayatı bire bir deneyimleme fırsatı yaratmış oldu.. Yarattıığı canlıların aslında neden yapılmış olduklarını unutmalarını sağladı ama aynı zamanda bu canlıların, tekrar ne olduklarını hatırlayabilmelerine de izin verdi.. İLK olarak, bütün güçlerini içimize yerleştirdi.. İKİNCİ olarak da elimize,bize bu yolculukta yardımcı olabilecek en güzel haritayı verdi: DUYGULARIMIZ..


İşte bugün Tanrı, var olmanın, yaşamanın, zaman ve mekan gibi engellerle birlikte yoğrulmanın ne demek olduğunu bizim sayemizde deneyimliyor.. ağlamak, gülmek, uyumak, sevişmek... bütün bunları bizim sayemizde deneyimliyor.. iş bu durumdan dolayı sanıyorum aşk ve sevişmek kavramları için ''tanrısal duygu/durumlar'' diyoruz... (yani en azından ben öyle diyorum) 


tanrıça olduğumu kabullendiğim yağmurlu bir ankara günü, haziran/2011 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder