20 Haziran 2011 Pazartesi

la vita è un gioco

Benim tuhaf bir inancım var.. (aslında anlattığım insanlar tuhaf olduğunu düşünüyor, bana göre salt gerçek..)
Birilerinin benimle ''hayat'' denen bir oyun oynadığını düşünüyorum.. Bence her şey bu yanılsama için özel olarak hazırlanmış.. Mesela bana gösterilenden tamamen başka bir dış dünya var.. Pencereden bakınca dışarıda gördüklerimin, perdeyi çektiğim andan itibaren bambaşka bir hal aldığı kanısındayım.. Sanki ''yukarıdakiler'' benimle oynamak için ''dışarı''yı böyle şekillendirdiler.. Ben perdeyi çekince de kıs kıs gülüyorlar..

Bazen otururken, aniden perdeyi açıp dışarıyı kontrol etmek istiyorum, benimle oyun oynayanları faka bastırmak istiyorum belki de, kim bilir..


Bütün bunların saçmalık ya da komik olduğunu düşünüyor olabilirsiniz.. Ama karşı çıkmaya çalışmayın bence, Ne biliyorsunuz ki; aynı oyunu sizinle de oynuyorlar!..

Tıpkı ''la vita e bella'' filmindeki başroldeki çocuk gibiyiz hepimiz aslında..
Savaş yıllarında faşistlerce toplama kampına tıkılan bir İtalyan ailenin öyküsünü anlatır bu film.. Baba, oğluna kampın zulmünü hissettirmemek için her şeyi bir oyun gibi sunuyor.. Çocuk oyunda toplayacağı puanlarla kazanacağı tank için bütün bu acılara göğüs geriyor.. Çok orijinal ve samimi bir senaryosu vardır bu filmin.. İçinde siyaset, dram, aşk, şiddet, gerilim vs. birçok konsept barındıran bu film hayatın aslında tam da benim anlatmak istediğim gibi bir oyundan ibaret olduğunu bir çocuk ve baba gözünden öyle güzel anlatır ki nutkunuz tutulur.. Roberto Benigni'nin olağanüstü bir adam olduğunu da gözler önüne serer bu başyapıt!..

Henüz çocuk sahibi olmayanlar için de hayat simülasyonu gibi bu film aslında.. Bir çocuğa, henüz büyüyüp insanlıktan çıkmamış bir insan evladına büyüklerin kin, nefret, zulüm ve ölümle dolu dünyalarını anlatmanın, anlatmak zorunda kalmanın ağırlığını, acısını en derin biçimde hissettiren sinema başyapıtı bu.. Anne baba olmadan bunun ne demek olduğunu anlamak gerçekten çok zor gibi görünüyor tabii.. İşte bu filmde kendinizi babanın yerine koyuyorsunuz, bir çocuğu korumanın aslında ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz..

Hayata gülmeyi öğrenmem de bu filmin etkisi büyüktür.. Aldığım en büyük derslerden biridir.. Hayat bir ''oyun''dur.. ve bizler de kandırılmış küçük çocuklar.. hem de kandırıldığımızın farkında olan.. Zaman ilaç, unuttuğumuz her acı, bir puan olarak yazılıyor hanemize.. En iyi oynayanlar, en az hatırlayanlar..
Kaçacak, başka neresi var ki?..
Hayat karşısında hayal dışında dayanağımız ne var ki başka?.. Tek gücümüz; düş gücü..

Filmin ilk sahnesinde de dendiği gibi;
"bu aslında basit bir hikâye ama anlatması pek de kolay değil. tıpkı masallardaki gibi hüzünlü ve masallardaki gibi mutluluk ve harikalarla dolu..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder